24 Eylül 2009 Perşembe

kız erkek meselesi

kız erkek ilişkilerine hep herkesden daha farklı bi açıyla görme gayretine girmem oldukça yararlı olduğu kanısındayım.
'ama beni seviyoo' yada 'onu diğer erkeklerle karıştırma bu farklı' her kız hayatında birkaç defa -bu aşk olduğunu zannetme sayısına göre farklılık göstermektedir.-bu cümleleri kurmuştur.
aslında hepimiz yanımızda ki erkeğin nasıl bir insan olduğunu yada verdiği cevapların yaptıklarının ne anlama geldiğini gayet iyi biliriz yaptığımız göz göre göre kendimizi kandırmaktır. zaman zaman yararını görsek de sonuç genellikle hazin bitmiş yine üzülen kendimiz olmuşuzdur. bu konuda ne kadar dolu olduğumu başka bir dille anlatmam mümkün değildir sanırım...
ilişkinin ilk başları ben seni seviyorum ciddimisin bende seni seviyorumdan ibaret olduğundan asıl nasıl bir düzlemde ilerleyeceğiniz ilk 4 aydan sonra meydana çıkar. buna halk dilinde "cicim ayları" da denir ama bence felaket yaklaşıyor dikkatli ol gibi ünlem içeren herhangi bir sıfat olmalıydı.
oysa adı konulmadan yaşananlar flört denilen zaman bence ilişkinin en cici aylarıdır. ikisi de ne olacağından bi haber ne konusmaları gerektiğini bile 10 dakka düşünmeden söylemezler her bir ten teması istenir ulaşılmazlıktan dolayı duyulan haz insanın içini sızlatır kıyafetler daha özenle seçilir en başlarıdır işte herşey okula yeni başlayan çocuk edasındadır.
sonra ulaşılan şey senindir bunun boyunduruğu altına girilir herşey yavaş yavaş yokolur olmaya da mahkumdur.
sen hayatını devam ettirirken birşeyleri tüketmeden devam edemezsin bu olurken yanında kim varsa oda seninle birlikte sona yaklaşır doğanın kanunudur önüne geçemeyiz ki.
bide bitirme aşaması vardır raunt sayısıdır kaçamazsın önce karar verme evresi ki bence en acılısı budur sonra ona doğru kelimeleri seçerek söyleyebilme kaygısı ve sonunda onun duydukları karşısında ki surat ifadesi .
bunların hepsini bilerek hatta daha başlamadan tahmin ederek nasıl herseferinde yeni baştan bu defa farklı diyerek başlıyorum?
bende bilmiyorum vardır bir açıklaması...

22 Mayıs 2009 Cuma

Bunun için daha küçüksün büyüyünce yaparsın 'he he yaparsın'

Ben kendimi seviyorum diyebilmek çıkış noktam ;
bebeklikten başlayan aile draması dolayısıyla dayattılanlar yapılması yada yapılması gerekenler hususunda bilhassa kullanılan üslup ve davranış biçimleri aslında sahip olduğumuz hayatın omurgası !
Ebeveyinliğin önsözünü okumayan bir sürü anne babanın elinde geleceğin özgüvensiz kendini sevmeyen her yaptığında kusur arayan gençleri yetişiyor.
en basit örnek dokunmaması gereken kırılacak zımbırtının çocuğun elinden düşüp parçalanması ve annenin bundan sonra ki duruşu bunlar şuan bizim içsavaşlarımız altyapısı işte.
insanlar mutlaka bunlar yaşansada yaşanmasada kendilerinde kusur bulmak için efor sarfederler en azından öyle olacağı düşüncesine hakimim ama bunun ne seviyede gerçekleşeceği bütün o kendini bilmezliğe bağlı (neyazıkki) oysa ki şöyle dışardan hafifçe eğilip baktığınızda yaşadıklarınızdan hiçte sorumlu olmadığınızı görebilirsiniz kim isterdiki yanlışlıkla kırdığı bir bardak yüzünden şimdiler de kararsızlık denizinde yüzmek hep herkesin bir adım gerisinden önündekinin adımlarını takip ederek yürümek !
Bu dönemde ben buyum eksiklerimle kendimi seviyorum demeli insan tamda bu sebepten içinde ki potansiyelin yapmak isteyip yapamadıkları için hayıflanmamanın zevkini yaşamalı .

17 Mayıs 2009 Pazar

sonu'i'miş

Mantığın ön planda tutan bir insan içkinin kontrolsüzlüğü altına sığınıp nasıl kuzuyu kurda çevirir. hem de bukadar kokusuyla sarhoş olmuşken ...
Sorularıma cevap alabilmem için 800 km yol gitmem şartmı ?yokmu işin aslını bilen ?
ilk görüş ilk etkilenme tanışma akabinde kaynaşma çabaları ardında bütün durumun lehine dönmesi ve amacının gayet masumca olduğu koluna girme vakası sonunda yaşanan muhteşem 2 gün sonunda ardarda yapılan hatalar!
Üstünden hallice vakit geçmesine rağmen hala duyulan pişmanlık evet en kötüsü bu kendini yanlış tanıtmak the best of man olarak anlattığın adamın saygısını onun üzerindeki etkisini 2 saat içinde yok ediyorsun telafi etmek için şu an elimden gelen herşeyi yapmak için çıldıran ben hiçbişi yapamıyorum aklıma geldikçe titrediğim farklı insan
Evet o beni benim kendimi tanıdığım gibi tanıdı diyebilseydim ve keşke keşke demeden bu yazıyı sonlandırabilseydim..

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Obje of Yatakbaşı !

Kapıcının karısının mahallenin delikanlısıyla 'tamamen cinsel amaçlı' ilişkisi varmış...
bunu duyanlar bugüne kadar siyah renkle hiç tanışmamışlar gibi ayıplamaya başlamışlar ama olayın garip olan tarafı sadece kadınlar tarafından kadının suçlu bulunması bunu duyduğumda ilk önce şaşırmadım desem yalan olur ama kadının konuşmalarına ve kocasıyla olan ilişkisine az çok tanık olduğum için neden böyle davrandığını anlayabildim.
Kadın dış görünüş olarak vasatın altında bahsedilen beyefendi* ise sokakta dönüp bakabileceğiniz kıstasta bu ek açıklamam kadın vahşi cazibesiyle adamı ağına düşürmemiş olduğunu vurgunlamak.
Yakın bir tanıdık olmasında mütevellit sordum nedir bu işin aslı diye
gelen cevap tam beklediğim gibiydi kocası kadına sadece geceleri rahatlamasına yardımcı olan oyuncak ayısı gibi gündüzleri ise stresini attığı yine rahatlamasına yardımcı olan kum torbası gibi davranıyor beyefendimiz ise ki burda gerçekten bir beyefendi kadınla birlikte olup aynı zamanda onu dinleyen sorunlarına çözüm bulmaya çalışan şefkat gösteren tek insan vasfına ulaşıyor ve kadın o erkeği arzuluyor.
Herkes hayatından mutlu görünüyor işin özünde .
şimdi bu özetlenmiş parça da ne doğru ne yanlış kim ayırabilir yada kimin suçlu kimin suçsuz olduğunu?

15 Mayıs 2009 Cuma

kadın isterse herşey olur

Tedirgin arkadaşının yanında ilk buluşmaya gitmek kadar sıkıntı verici bir diğer şey etkilendiği erkek hakkında gerçek düşüncelerinizi söyleyememenizdir.
Aralarındaki heyecan fırtınası nedeniyle sadece bakışarak gecirilen 10 dakikadan sonra karşınızdaki hiç tanımadığınız adamla sohbet denemelerinde bulunmak mecburiyetinde kalırsınız bunun yanında en kötülerinden bir taneside 'evet bende onaylarım' bakışıyla gülümsemek !Bunlar işin içinde olunca bu kadar abartı gelmiyor insana ama sonra durup yaşadıklarını gözünün önüne getirince gerçekten pek hafife alınacak oyunculuk sergilemiyorsun işin özü bu işte hepimizin içinde sahiplenme derecesine göre bir oyuncu yatıyor.
Heryer de en rahat olduğunu düşündüğün insanın yanında bile yeri geldiğinde seni senlikten çıkaran rollere giriyorsun bu karşındakinin seni nasıl görmesini istediğinle ilgili bir durum muhakkak ama ne kadar rahatız ne kadar aklımızdan geçenleri tek hamlede önlerine seriyoruz bizi biz olduğumuz için değil onların istedikleri role büründüğümüzü için sevdiklerini anlamamamız daha ne kadar sürer sorgulanmalı !
Özellikle daha nasıl bir yol izleyeceğini bilemeyenler içlerine iyi bir oyuncu koçu yerleştirmeli ve kendi iç sesinden aldığı komutla hareket etmeli.

14 Mayıs 2009 Perşembe

tanrının sadece kadını yarattığı üzerine minik hipotez

Koridordasın arkadaşına doğru yürüyorsun asansörden gözden kaçırılması imkansız güzellikte bir kadın iniyor ve sana bakıp gülümseyen arkadaşın kadın yanından geçerken 've tanrı kadını yarattı' deyiveriyor...
Düşünmene engel olmayan şaşkınlık ve suratında bir yandan belli etmeme çabası mevcut.
Bütün gecen bunun hakkında kafa yormakla geçiyor tanrı kadını yarattı ama neden yapılabilesi aykırı fırsatları (içinde yaşadığımız toplum açısından) erkeğe verdi.
Hangimiz ayrıcalıklıyız ?
Bugüne kadar hep dünyaya bir sıfır önde geldiğimizi düşünen ben o an yanıldığımı anladım aslında bir sürü kısıtlamalar ve içindeki potansiyeli açığa çıkaramama durumu altında bugünlere geldik kimin suçuydu ? hangi düzen bizi bu koşullarda yaşamaya mecbur etti ? (Daha optimist yaklaşırsak) Bunu düzeltmenin insanların beynindeki bir yığın gereksiz tabuyu yıkmanın yolu ne ?
Çabaladığım bir çok şey de malesef erkek egemenliği engeline tosladım vazgeçmek bir yana daha da hırslandığım ve tekrar yapmaktan asla usanmayacağım bir sürü engel ...
Ben böyle düşünürken eminim diğer diye adlandırabileceğimiz kızlar bir erkeğin buyruğu altına girmek için can atıyorlar ya farkına varmak istemiyorlar yanlışlığın yada yönetilmek hoşlarına gidiyor özgürlüğü savunduktan sonra bunu yargılarsam ben olmaktan çıkacağımın farkındayım ama kendi mucizemi bekliyorum bir sihirli değnek yavaşça süzülüp önce erkeklere dokunarak bizsiz bir hiç olduklarını ve yaratılma sebebimizin onların gözlerini yada egolarını doyurmak için değil yaşamalarına olanak sağlamak olduğunu beyinlerine kazımalı daha sonra zavallı kızlarımıza yönelerek onlarında düşünebildiğini 'eyvah!! ne derler' diye düşünmeden istediklerini yapabileceklerini anlamalarına yardımcı olmalı işte tam olarak mucize bu !gidişatın pek de iç açıcı olamadığı bir toplulukta bunun hayali bile heyecanlandırmaya yeterli sanırım ...

11 Şubat 2009 Çarşamba

Yağmur

sıkıntıda midenin bulandığı bir dönem de gökyüzünün turuncu hali, yağmurun ağır inişi bütün döküntülerini bir anda onarıyor. o kadar derin o kadar emin yağıyor ki bir yandan pencereden giren tatlı esinti içinde olmak istediğin romantik bir film sahnesine dönüşüyor.
insan bunca huzurlu şey arasında nasıl kapalı havaya isyan edebilir?
böyle dönemlerde tek dayanak sigara bile gelmiyor akla !
Allah'ın işi işte kirini pasını yağan yağmurla temizleyiveriyor.
ya yağmurdan sonra ki dinginlik 'bu günlük işlem tamam havası' işte o hissettiğin ve kocaman bir boşluk...
herşeyayaklarının altında sen kuş gibi hafifsin suratını rüzgar yalıyor sen uçuyorsun ilerledikçe bir daha ayakların yere bassın istemiyorsun en olmak istediğin yerdesin işte bu dediğin adamlasın o dudaklarında heryer bulanık bir tek O ve SEN varsın ruhun yeni doğmuş gibi apak huzurlusun daha ne olsun diye düşündüğün nadir anların keyfini çıkarıyorsun.
uyanıyorsun dinliyorsun sesi ufak ufak cama çarpışını bu ses hatırlatıyor sana sigarayı yakıyorsun ilk nefesin de daha net anlıyorsun temizlenme isteğini tekrar çıkıyorsun dışarı bu gece karanlığında yalın ayak ıslak toprak kokusuyla ağır ağır yol ortasında yürüyorsun kafandaki tek düşünce hayır düşünce yok yanlız ve ıslanarak yürümek sadece !
farkına varıyorsun 'mutluluk' en büyük armağanın kendin...
belki çoğu insanın birkaç su damlası diye baktığı aralıksız yağan yağmur son gününde hikmetini gösteriyor sana kendini farkettiriyor. bu ne olağanüstü bir haz ki sen biraz geç mi kaldım bunu hissetmekte diye aklından geçirmeden edemiyorsun .
yağıyor hala ve yağsın yağmur biiiiirrrrrrr sürü yağmur.

6 Şubat 2009 Cuma

bana özel

cem adriandan ilk dinlediğimde bu şarkıyı çığlık atmak o an kalp atışlarımı herkes duysun istedim
nasıl büyülendim nasıl etkilendim gözlerim nasıl doldu herkes görsün istedim.
o ne güzel bir müzikti !
herkes bu şarkıda bişeyler bulmuştur herkes isyanını aslında içinde varolan düşüncesini onda dinlemiştir.
hep kalbimde kulağımda kısaca bende özel !
bu şarkı sadece bana özel ...

BANA ÖZEL
Bu şehirde bir kadın var, adı bana özel bana özel.
Elleri var küçücük, yüzüyse çiçeklerinden güzel çiçeklerinden güzel..
Kimse bilmez benden başka, bir kalbi var kocaman ama bana özel bana özel bana özel..
Bazen kızar dünyaya ama sadece kendini üzer kendini üzer..Göremezler göremezler..
İzin vermese asla üzemezler üzemezler..Çözemezler çözemezler..
Onun bir düşü var ki; asla asla bilemezler..Onu neden sevemezler..?
Bilemezler.. Hiç hiç sevemezler..Bazen bakar gökyüzüne o, bulutları izler bulutları izler..
Kuş olup uçmak, kanat çırpmak, o bulutları geçmek ister geçmek ister..
Yemyeşil çimenlerde sırılsıklam koşmak ister,Bu gri şehrin tüm yollarını rengarenk boyamak ister.
Göremezler göremezler.. Kalbindeki elmasa erişemezler..Çözemezler çözemezler..
Onun bir düşü var ki asla asla bilemezler..Onu nasıl sevemezler..?
Bilemezler.. Hiç hiç sevemezler..Göremezler göremezler..
kalbindeki elmasa erişemezler.çözemezler çözemezler..
onun bir düşü var ki asla asla bilemezler..
Onu nasıl sevemezler.. bilemezler hiç hiç sevemezler
Şimdi o, kanatlarını rüzgara açmış, dur diyemezler diyemezler..
Yıldızların arasında o kadar parlak ki onu seçemezler seçemezler..
Başka sularda o şimdiBaşka rüzgarlar arıyor,Başka yollara yürüyor.Başka... Başka...

5 Şubat 2009 Perşembe

Yol

Karstan Iğdır'a uzanan geçerken ermenistanın dış köyleri görünen uzadıkça gözüm de büyüyen yol!
seni benden ayıran bir kaç saatin üstüne eklenen bir o kadar saat daha hasretime uzadıkça gözümde büyüyen yol!
ağacın nadir bulunduğu adeta bozkır havasında ki vilayetten küçük eskiden müstakil bahçeli şirin evlerden yeni , güya modern yaşama geçişi temsil eden betonarmelerin büyük yer kapladığı ovama kimilerine göre allahın unuttuğu yere, memleketime geçen gözümde büyüyen yol!
sen olmayınca sürekli önüme çıkan bir sürü yol!
sürekli karşıma çıkan ve gün geçtikçe uzayan amansız yollar birgün biter umuduyla sabrettiğim özlem ve bağlantılı yine bu yollar seni karşıma çıkaracak ve ben o meleği otobüsün camında gördüğümde belki günü geldiğinde seveceğim yollar...
hayallerimin arkası yarın yine seni düşlediğim bazen bitmesin istediğim yollar...
hep seninle bitecek yollar...

Cactaceae

İnsan bir kaktüse baktığında nasıl mutlu olur ki ?
İlk radyasyon dolayısıyla evimize giren küçük dikenli çirkin bitki kaktüs …
Her gördüğümde kayıtsız kaldığım hatta zaman zaman çok gereksiz bir canlı olduğunu düşündüğüm bu bitkiye bile kanım kaynadı düşünün işte ZAMAN ,alışkanlık ,rutin göz kaymaları ilgi beklemeden orda dimdik duruşu kendini yine kendi kalkanıyla dikenleriyle koruyan o çaresiz can acıtıcı aç ama karnı tok yeşil şey bile yokluğunda rahatsızlık verebiliyor.
Neden bu kadar anlattım ki ben onu ?
Çünkü onun gibi olmak ,kimse tarafından şımartılmadan kendi dünyamda ama küçük çakıl taşlarım ve ayda yılda bir girilen zahmetle ayakta kalmak istiyorum bunu düşünüyor hayata geçiremediğimde imreniyorum işte ona.
Her görenin şaşıran ve beğenmediklerini belli eden bakışlarına rağmen ısrarla gözümün önünden ayırmıyorum
ders almaya çalışıyorum
gözlerimi kapatıyorum
sabırlı olmak suyun geleceği zamanı beklemek ama sükut içinde beklemek istiyorum
ben bunu şuan yapamıyorsam bir sonra ki zamanda da yapamayacağım anlamına gelmediğini de çok iyi biliyorum kendimi tanıyorum.
Bana bu kadar şey kattığın için iyi ki varsın beyaz taşlı uzun kaktüsüm J

ab-i beka

İçene ölümsüzlük veren su ab-i beka…
bu anlamı duyduğumda kim böyle bir dünyada ölümsüz olmak ister ki dedim?
Evet hayat güzelse yaşamak, kuşlar ,gökyüzü ve bunun gibi bir sürü deli saçması şey sadece mutlu olduğunda kuşların cıvıltısı kulağa hoş geliyor yada gökyüzü masmavi ve sonsuz görünüyorsa ya mutsuz olduğunda ? böyle bir denklemin içinde kim ebediyen içinden çıkamayacağını bile bile yaşamak ister ki?
Yaşamanın güzel olduğunu vurgulayanlar neden hep ikinci seçeneği gözden kaçırırlar ?
neden aslında bakmakla görmek arasında ki farkı ve olanın sadece görmenin istediklerinle ilintili olduğunu arka plana atarlar ?
İşte bende aynı şeyi yapıyorum duymak istediğim cevabı versin diye sorunun içinde cevabını veriyorum çünkü bilmek istediklerim aslında hep aklımdan geçenler yani gözlerimin baktığı ama görmekten korktuğu gerçekler…
Ölümsüzlük ölmeden daha kolay kavuşabileceğimiz en basit olgu çünkü elinden gelen hala bir çok şey var ve sen sadece görmelisin bu denklemin kısa yoldan çözümü !
Eğer bunun için o suyu içmek ve bu ona ulaşmak adına gerekiyorsa kimse buna sırt çeviremez …